Fehmi Koru: Bazı insanlar yanlışta olduklarını, yanlış insanı desteklediklerini neden kabul edemiyorlar?
Fehmi Koru*
Bir süredir zihnimde dolaştırdığım soruya bugün bir yabancı dergiyi okurken cevap buldum.
Cevabını aradığım soru şu: Baskıcı rejimlerin hüküm sürdüğü ülkelerde, rejime yakın konumda bulunan insanlar, acaba baskıcı bir rejim altında yaşadıklarını anlamakta neden zorlanıyorlar?
Rusya sözgelimi.
Putin’den önce de özgürlükçü ve demokrat bir ülke değildi ama Putin oraya, muhalefete hiç izin tanımayan, muhalif aydınlara cezaevlerini layık gören, gazetecileri kurşunlatan yeni bir tür rejim getirdi. Putinciler, rejim yanlıları bunun farkında mı değiller yoksa aldırmıyorlar mı?
Veya İsrail.
Netanyahu ile birlikte, bir bölümü vatandaş olarak kabul edilmiş, bir bölümü ülkelerinin işgali altında bulunan Filistinliler için tam bir karabasan görünümünde İsrail. Gazze’deki vahşi savaş daha öncekilere rahmet okutuyor.
İyi de Netanyahu’nun partisinin ve koalisyon hükümetini oluşturan partilerin üyeleri, içeride ve dışarıda Netanyahu’yu destekleyen Yahudiler, olup bitenlerin farkında oldukları halde, nasıl oluyor da aldırmaz görünüyorlar?
Aynı soru Belarus ve Macaristan gibi ülkelerin iktidar partilerine destek veren insanlar için de sorulabilir.
Hatta, Hollanda’da ve bazı Avrupa ülkelerinde başkalarının dinine ve derilerinin rengine hoşgörüyle bakmayan siyasilere oy veren insanlar da benim sorumun tamamiyle dışında değiller…
Cevabı Londra’da çıkan, genellikle İngiltere vatandaşı Yahudilerin cemaat haberlerini öğrenmek için abone oldukları haftalık Jewish Chronicle (JC) dergisinin son sayısını gözden geçirirken buldum.
JC benim her hafta atlamadan göz attığım bir dergi. Yalnızca Yahudi cemaatine kendilerini ilgilendiren haberleri derleyip sunmakla kalmıyor, aynı zamanda cemaate mensup önemli yazarlara görüş ve düşüncelerini sayfalarından paylaşma imkanı da sağlıyor.
Ünlü ve önemli yazarları var derginin…
Dergi Gazze’de Hamas militanlarının çıkışı ile başlayan süreçte ilk günden beri Netanyahu politikalarını savunuyor. Hiç denecek kadar az sayıda farklı değerlendirmelere yer verdi bugüne kadar. Yazarları da savaşı kendileri gibi değerlendirmeyenlere cevap yetiştirmekle meşgul.
Hele herhangi bir İngiliz politikacı İsrail veya Gazze savaşı hakkında değişik bir değerlendirmeyle kamuoyu önüne çıksın, JC o kişiye acımasızca eleştiri okları savuruyor.
Son sayının henüz 6. sayfasına geldiğimde, karşıma çıkan ‘Netahyahu stratejisinin öldüğü yıl’ başlıklı yazı beni ilk şaşırtan oldu. Yazıya eşlik eden iki fotoğraftan Netanyahu’ya ait olanında ‘güvenilmez oldu’ alt yazısı var. Diğerinde ise, elinde tuttuğu pankartın üzerinde ‘Bibi’ye sakın güvenme’ yazan bir muhalif yer alıyor… [Bibi, Netanyahu’nun kısa adı.]
Derginin devamlı yazarlarından Anshel Pfeffer’in yazısı bu.
New York’tan yazan Ben Clerkin’in yazısının başlığı da ilginç: ‘Anti-Semitizmin ABD’de yeni normale dönüştüğü üzülesi yıl’…
Stephen Pollard adlı yazar İngiliz İşçi Partisi içerisinde İsrail’e karşı sert açıklamalarda bulunan milletvekillerine cevap yetiştiriyor.
Karen Glaser adlı kadın yazar, genç bir dostuyla arasının açıldığının hikayesini anlatıyor. Kadın arkadaşı kendisine “Kusura bakma ama seninle dostluğuma son veriyorum, İsrail’i savunan biriyle dost olamam” mesajı göndermiş…
Alex Carlile, bir diğer yazar, ‘İsrail propaganda savaşını Hamas’a kaybediyor’ başlıklı yazısında derdini en yakınlarına anlatamamaktan şikayet ediyor.
Derginin iç sayfalarından birinde, Filistin ile İsrail’i temsil eden iki gençle ilgili bir resim var. Resmi bir İtalyan çizmiş, Portekiz’in başkenti Lizbon’da sergilenmekteymiş. Omuz omuza vermiş iki genç resmi, İtalyan ressama göre, “Tek bir yol var, ancak bir arada olursak…” anlamına gelmekteymiş…
Bu yazının girişinde gördüğünüz resme dikkatle bakmışsanız, Musevi gencin yüzünün karalandığını göreceksiniz. JC dergisi, resme ‘Üzgün yüz’ başlığını uygun görmüş…
Yazılar arasında dolaşırken bir şeyi fark ettim: Yazarların hiçbiri, ama bir tanesi bile, kendilerinin yanlışta olduğunu düşünmüyor, başkalarının İsrail’i suçlamasını anlamakta zorlanıyor.
Aradığım cevabı o sayede buldum: Bazı insanlar, bazı ülkelerde, yanlışta olabilecekleri ihtimaline kendilerini kapatmış durumdalar. Tavırlarının cahillikle bir ilgisi yok; aklı başında olması gereken yazarlar, gazeteciler bunlar…
Eminim, Netanyahu’ya bel bağlamış olanlarla Putin’in, Lukashenko’nun, Orban’ın, Wilders’in taraftarlarını birleştiren çizgi bu.
Rahatladım.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.